Dr. İrfan Paksoy

Tüm yazıları
...

BAKÜ’DE BİR KUTLU SABAH: 15 EYLÜL 1918

1962 yılında Kahramanmaraş’ta doğmuş olan İrfan Paksoy, ilk ve orta eğitimini Kahramanmaraş’ta yapmış, lisans eğitimini Hava Harp Okulunda (Yeşilyurt-İstanbul) tamamlamış ve Eylül 1984 ayında da Hava Kuvvetlerinde subay olarak göreve ve meslekî yaşamına başlamıştır.

Meslek hayatı boyunca (1984-2015) değişik kademelerde görev yapmıştır. Bu çerçevede; Hava Kuvvetlerinin değişik birlik ve kurumlarında, Millî Savunma Bakanlığı Dış Tedarik Daire Başkanlığında, Genelkurmay Başkanlığında ve Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Komutanlığında değişik kademelerde proje subayı, yönetici ve komutan olarak; Millî Güvenlik Akademisinde öğretim elemanı ve Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı Başkanı olarak, 1999-2002 döneminde de üç yıl süreyle Almanya’da Savunma Bakanlığı bağlısı kısa adı BWB olan Federal Savunma Teknolojisi ve Tedarik Dairesi nezdindeki Türk İrtibat Ofisinde Türk Silahlı Kuvvetlerini temsilen irtibat subayı olarak görev yapmıştır.

1991 yılında girdiği Hava Harp Akademisini (1) (Yenilevent-İstanbul) 1993 yılında tamamlamış (2) ve kurmay subay olmuş, 1998 yılında 69. dönem müdavimi olarak Silahlı Kuvvetler Akademisinde (3) (Yenilevent-İstanbul), Eylül 2011-Şubat 2012 döneminde de Millî Güvenlik Akademisinde (Ankara) eğitim görmüş, 2007-2009, 2011 -2013 dönemlerinde de Millî Güvenlik Akademisinde (4) öğretim elemanı ve Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı Başkanı olarak görev yapmıştır.

2003 yılında Erciyes Üniversitesi (Kayseri) Tarih Ana Bilim Dalı Türkiye Cumhuriyeti Bilim Dalında başladığı doktora eğitimini 2008 yılında tamamlamış “Tek Parti Dönemi Siyaset Kültürünün Sonrasına Etkileri” başlıklı tezi ile “Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Doktoru” unvanını almıştır.

Yazar Eylül 2017 ayında Ankara Üniversitesi Gayrimenkul Geliştirme ve Yönetimi Bölümünde başladığı yüksek lisans eğitimini “1858 Arazi Kanunnâmesi Bağlamında Tanzimâttan Cumhuriyete Arazi Mülkiyet Sistemi” konulu çalışması ile 18 Ocak 2020 tarihinde tamamlamış olup Şubat 2020 ayından beri Ankara Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesinde yarı zamanlı öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.

Yazarın 2018 yılında yayımlanmış “Cihan Harbi’nde Osmanlı Devleti”, 2020 yılında yayımlanmış “Bilgelik Okumaları” ve 2021 yılında yayımlanmış (müşterek bir çalışma olan) Enver Paşa (Hürriyet, Adalet, Müsâvât)” ve “Azerbaycan Aydınları” isimli araştırma-inceleme dalındaki eserleri ile yayımlanmış birçok makalesi bulunmakta olup değişik dergi ve yayın organlarında belirli aralıklarla da makâle yazmaktadır.

Yazar evli olup, iki evlat ve bir torun sahibidir.

 

DİPNOTLAR:

(1) Harp Akademileri bünyesinde verilmekte olan iki yıl süreli kurmaylık eğitimi YÖK ile Gnkur.Bşk.lığıjnda yapılan protokol gereği “Yönetim, Uluslararası İlişkiler, Kamu Yönetimi ile Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi” bilim dallarında yüksek lisans eğitimine muadil kabul edilmiştir.

(2) Yazarın Hava Harp Akademisi eğitimi esnasında “TSK’da şeffaflık ilkesinin amaç, ilke ve esasları nasıl olmalıdır?” başlıklı tezi hazırlamıştır.

(3) Yazarın (uluslararası ilişkiler, küresel ve bölgesel ilişkiler ve güvenlik, bölgesel ve küresel ekonomi, kriz yönetimi, ulusal güvenlik ve strateji konularında disiplinlerarası bir eğitim niteliğinde olan) 4,5 ay süreli Silahlı Kuvvetler Akademisi eğitimi esnasında “Hava Kuvvetleri Komutanlığının 21’inci Yüzyılda Lojistik Yapılanması Nasıl Olmalıdır?” başlıklı bir tez hazırlanmıştır.

(4) Millî Güvenlik Akademisi eğitimi asker ve sivil orta ve üst düzey yöneticilere verilmekte olan ulusal ve NATO ittifakı ölçeğinde (stratejik seviyede) kriz yönetimi ve harp yönetimi konularında teorik ve uygulama düzeyinde bir eğitimi içeren; ulusal, bölgesel ve küresel ölçekte politik, askerî, ekonomik ve sosyo-kültürel gelişmeler konusunda müdavimlerine vizyon kazandıran disiplinlerarası bir eğitimdir.

Dr. İrfan Paksoy

“Allah'ın yardımı ile Bakü şehri otuz saatlik şiddetli (bir) muharebeden sonra, 15 Eylül 1334 (1918)’de saat dokuz sularında zabt edilmiştir."

Enver Paşa

 

Öncesi

(22 Nisan 1918 tarihinde Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan Cumhuriyetlerinin katılımıyla kurulan) Maverâ-yı Kafkas (Transkafkasya) Federal Cumhuriyetinin başkenti olan Tiflis’te 26 Mayıs 1918 tarihinde çok önemli gelişmeler olur.

Kafkas Cephesinde Mayıs 1918 ayına kadar devam eden Osmanlı kuvvetlerinin ileri harekâtı sırasında gerek Trabzon ve gerekse de Batum Konferansları’nda istediği sonucu elde edemeyen Maverâyı Kafkas Federal Cumhuriyeti dağılma sürecine girmişti. Konfederasyonu oluşturan tarafların millî çıkarları birbirleriyle örtüşmediğinden bu konferanslarda sonuç alınabilmesi için Konfederasyonu oluşturan milletlerin birer bağımsız hükûmet hâline gelmeleri şarttı. Bu görüş Osmanlı Devleti tarafından ileri sürülmüş ve ancak ayrı ayrı hükûmetler olarak barış yapılabileceği, Batum Konferansı’nda Kafkas Delegeler Heyeti’ne bildirilmişti. İç ve dış politikaya ilişkin konularda önemli fikir ayrılıklarına sahip Maverâ-yı Kafkas Hükûmetindeki Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan temsilcilerinin uzlaşma zemininden uzaklaşmaları üzerine, Maverâ-yı Kafkas Seymi (Yasama Meclisi) 26 Mayıs 1918 tarihinde Tiflis’te yaptığı son toplantıda kendi kendini feshettiğini ve Maverâ-yı Kafkas Hükûmeti’nin de sona erdiğini bildirir. Aynı gün Gürcüler ile Ermeniler bağımsızlığını ilan etmiş, 28 Mayıs’ta da Azerbaycan Millî Şurâsı (Meclisi) Gence'de kurucu lider Mehmet Emin Resûlzâde’nin önderliğinde “Bir kere yükselen bayrak bir daha inmez” nidâlarıyla Azerbaycan Halk Cumhuriyeti (AHC)’nin bağımsızlığını ilan etmiştir.

AHC, Azerbaycan topraklarının tamamına hâkim değildi. Bunun sebebi ise Bakü ve civarının 2 Kasım 1917 tarihinden beri (Bolşevik Stephan Şaumyan liderliğindeki) Bakü Sovyeti Hükûmetinin kontrolünde olmasıydı. AHC’nin Gence'deki hükûmet merkezinin Bakü'ye taşınması ise daha sonra Nuri Paşa komutasındaki Kafkas İslam Ordusunun Bakü Harekâtı sonucu mümkün olacaktı.

Bakü Harekâtı’nın Gerekçesi

Ekim Devrimi sonrasında dağılarak Kafkasya’ya çekilen Doğu Anadolu’daki Rus Ordusunda bulunan Ermeni ve Gürcü birlikleri, bu ordudaki Ermeni ve Gürcü subaylarıyla takviye edilmek ve yeni birlikler kurulmak suretiyle gerek Güney Kafkasya Cumhuriyeti zamanında bu konfederasyonun Azeriler dışındaki Gürcü ve Ermeni üyelerinin gerekse de bu konfederasyonun 26 Mayıs 1918 tarihinde kendini feshetmesi sonucu kurulan Ermenistan ve Gürcistan Cumhuriyetlerinin silahlı gücü hâline gelmişti. Ancak gerek Güney Kafkasya Cumhuriyeti döneminde gerekse de sonrasında (28 Mayıs’tan itibaren) AHC’nin, adı geçen komşularının aksine zayıf milis kuvvetleri dışında herhangi bir askerî gücü olmadığı gibi bu durumdan cesaret alan Azerbaycan’da azınlık hâlinde yaşayan Ermeniler, Azerbaycan Türklerine katliam yapmaktaydı. Bu çerçevede, Bakü ve civarına hâkim olan Bolşevik lider Şaumyan liderliğindeki Bakü Komünü Hükûmeti himâyesinde bulunan Ermeniler tarafından Müslüman ahâliye uygulanan zulüm ve katliam da fevkalâde artmıştı. Bu durumda, her ne kadar bağımsız bir cumhuriyet de olsa, hükûmet merkezi Gence’de bulunan AHC’ne ve Azerbaycan halkına süratle yardım etmek gerekiyordu. Bolşevikler ve Ermenilerin istilâ tehlikesi karşısında Azerbaycan Türkleri, Türk Ordusunu bekliyordu. Bu Azerbaycan’ın kuzeybatısında bulunan Gürcüler de, Almanların yardımıyla Tiflis yolunu kapamışlardı.

11 Mayıs - 4 Haziran 1918 döneminde Batum'da gerçekleşen konferans sonucunda; Osmanlı Devleti ile Ermenistan Cumhuriyeti, Gürcistan Cumhuriyeti ve AHC arasında 4 Haziran Batum Antlaşması imzalanmıştı. Bu antlaşma, ilaveten 8 Haziran’da Osmanlı Devleti ile Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti arasında da imzalanmıştı. Kafkas İslam Ordusunun, Azerbaycan'ı kurtarma harekâtının hukukî temeli Batum Antlaşması ile geçerlilik kazanmıştır. AHC’nin Başkanı Mehmed Emin Resulzâde ve Hâriciye Nâzırı Mehmet Hasan Bey ile Türk Heyeti Vehip Bey ve Halil (Menteşe) Bey arasında 4 Haziran’da imzalanan Batum Antlaşmasının dördüncü maddesi dostluk ilişkilerini ve talep edilmesi hâlinde de karşı tarafa askerî yardım yapmasını öngörüyordu. AHC bu antlaşmanın bahse konu maddesine istinâden Azerbaycan’ın emniyet ve asayişinin korunması için Osmanlı Devleti’nden askerî yardım istedi. Bu talep Osmanlı delegeleri tarafından da kabul edildi.

Osmanlı Devleti ile Ermenistan Gürcistan ve Azerbaycan arasında yapılan barış antlaşmalarına göre 3. Orduyu belirlenen stratejik esaslara göre kullanabilmek için yeniden teşkilâtlanması cihetine gidildi. Başkumandanlık Vekâleti’nin 7 Haziran 1918 tarihli emriyle hâlen 3. Ordu kuruluşundaki birliklerden 3. ve 9. Ordular teşkil edilmekte, lağv edilen 2. Kafkas Kolordusunun karargâhıyla 9. Ordunun Karargâhı oluşturulmakta, yeni oluşturulan 9. Ordu ile 6. Ordu birleştirilerek bir Ordular Grubunun teşkil edileceği, 3. Ordunun da şimdilik bu Ordular Grubu emrinde kalacağı bildirilmekteydi.

3. Ordunun görevi, Bolşeviklerin baskı ve tecavüzü altında bulunan Gence ve Kuzey Kafkasya’daki Müslüman gönüllü teşkilâta yardım etmek, (6. ve 9. Ordulardan oluşturulan) Şark (Doğu) Ordular Grubunun sol kanadının hareketini Bolşeviklere karşı korumak ve İngilizlerin Bolşevikler ile olan irtibatını kesmekti.

Şark Ordular Grubunun stratejik görevi ise süratle güneye doğru ilerleyip İngilizlerin İran dâhilindeki harekâtını durdurmak, İngilizlerin Bolşeviklere olan yardımına mânî olmak ve sonra Bağdat’a ilerlemekti.

Başkumandanlık Vekâleti 8 Haziran’da gönderdiği ikinci bir emirle teşkilâtlanmada değişiklik yaptı. Bu emre göre; 3. Ordu ile (yeniden teşkil edilecek) 9. Ordu, Şark Ordular Grubunu oluşturmakta; lağv edilecek 2. Kafkas Kolordusu Karargâhı da 9. Ordu Karargâhını oluşturmaktaydı. Bahse konu emre göre, daha önce Şark Orduları Grubu teşkilatında yer alan ve bağlısı olan 6. Ordu, Şark Orduları Grubu teşkilatı dışına çıkarılıyordu. Şark Ordular Grubu Komutanı Vehip Paşa, 3. Ordu Komutanı Ferik Esat (Bülkat) Paşa, 9. Ordu Komutanı da Mirlivâ Yakup Şevki (Subaşı) Paşa’dır.

Osmanlı Devleti ile Güney Kafkasya Cumhuriyeti’nin dağılması sonucu oluşan AHC, Gürcistan Cumhuriyeti ve Ermenistan Cumhuriyeti arasında 4 Haziran’da imzalanan Batum Antlaşması’nın “dostluk ve karşılıklı yardım” maddesi gereğince, Osmanlı Devleti, gerektiği takdirde talep eden antlaşmaya taraf ülkelere silahlı yardım yapmayı ve dostlarını dış tehlikelerden korumayı taahhüt etmişti. Bu antlaşmaya itiraz eden Ermenistan Ordusu komutanlarından General Andranik Ozanyan, hükûmette olan Taşnak Partisine kızıp istifa etmiş ve güçleriyle bu bloktan ayrılmıştır.

Batum Antlaşması, yeni kurulan Kafkasya devletleri için de çok önemliydi. Özellikle de antlaşmanın dostluk ve karşılıklı yardımı düzenleyen dördüncü maddesi çok önemli olup, bu madde ile yeni Kafkasya devletlerinin muhtemel güvenlik ihtiyaçlarının Osmanlı Devleti tarafından karşılanacağı kayıt altına alınmıştı. Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti, 11 Mayıs’ta kurulmasından hemen sonra, Rus Kazakları ve Bolşeviklerin saldırısına uğradığı gibi, Mart-Nisan aylarında da Rus ve Ermeni unsurlardan oluşan Bakü Sovyeti idaresi tarafından “Mart (1918) Olayları (Kırgını)” adıyla anılan Müslüman Türk katliamı yapılmıştı. Bakü’de yapılan katliamların en ağırı 31 Mart’ta gerçekleştirildiği için “31 Mart Katliamı” ya da “Mart Gırgını” olarak tarihe geçen bu olaylar, bizzat Lenin’in direktifleriyle gerçekleştirilmişti. Bu katliamdan kurtulabilenler ise Azerbaycan Türklerinin direnme merkezi olan Gence’ye kaçmışlardı.

Enver Paşa açısından Bakü'nün, Türkistan’a açılan kapı olarak da önemi bulunmaktaydı. Bu dönemde Kazan Türkleri'nin Millî İdare Reisi Sadri Maksudî (Arsal) Bey, 10 Mayıs 1918 tarihinde Moskova Büyükelçisi Gâlip Kemâlî Bey'e yapmış olduğu ziyarette Türkistan'ın birinci kapısı olan Bakü'nün hemen ele geçirilmesinin öneminden bahsetmiştir.

Kafkasya’da bir Türk-İslam Devleti kurulmak suretiyle Anadolu ile Rusya arasına bir set çekmeyi düşünen Enver Paşa, Batum Antlaşmasının “dostluk ve karşılıklı yardım” maddesinin uygulanması hâlinde bu düşüncelerini hayata geçirebilecekti.

Bölgedeki Ermeniler de bir yandan İngilizlerin emellerine hizmet ederken, diğer yandan da Bolşevikler ile iş birliği yaparak Kafkasya’nın her yanında Müslüman Türk ahâli ile mücâdele hâlindeydi. Bunlar, Azerbaycan’daki Türklere karşı da İngiliz ve Ruslarla iş birliği yapıyorlardı. Müslümanlar ise Azerbaycan ve Dağıstan genelinde çoğunluğu teşkil ediyor olmalarına rağmen silahsız, teşkilâtsız ve koruyucusuz olmaları nedeniyle Kafkasya’da etkin değildiler. İngilizlerden ve Bolşeviklerden gördükleri yardım sonucunda Bakü ve civarına hâkim durumda olan Ermeniler ise Azerbaycan’da Türkleri yer yer katlediyordu.

Kafkas İslam Ordusu ve Bakü Harekâtı

Osmanlı Devleti’nin Batum Konferansı sonunda 4 Haziran’da Ermenistan Cumhuriyeti, Gürcistan Cumhuriyeti ve AHC, 8 Haziran’da da Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti ile antlaşma imzalaması kendisini Kafkasya’da oldukça güçlü ve etkili hâle getirmişti. Osmanlı Devleti’nin 4 Haziran’da AHC ile imzalamış olduğu Batum Antlaşması’nın 4. Maddesi, Kafkas İslam Ordusunun, Bakü ve havalisindeki Azerbaycanlı Müslüman Türkleri kurtarmak üzere giriştikleri harekâtın hukukî temelini de oluşturur. Zira bu madde, dostluk ilişkilerini ve talep edilmesi hâlinde de karşı tarafa askerî yardım yapılmasını öngörüyordu. 28 Mayıs-15 Haziran 1918 döneminde faaliyetlerini Tiflis’te sürdüren AHC’nin Batum’daki delegeleri, bu maddeye istinâden antlaşmanın imzalandığı gün Azerbaycan’ın emniyet ve asayişinin korunması için Osmanlı Devleti’nden askerî yardım istemiştir. Bu talep de Osmanlı delegeleri tarafından kabul edilmiştir.

Osmanlı Devleti’nin müttefiki olan Almanya ise Filistin Cephesi’nde hayatî önemi haiz çarpışmaların yapıldığını öne sürerek Osmanlı Devleti’nin Kafkasya’ya askerî yardım yapmasına karşı çıkıyordu. Enver Paşa, Almanya’nın itirazı nedeniyle ortaya çıkan sıkıntının aşılabilmesi, Azerbaycan Türklerine ve Kuzey Kafkasyalılara Dağıstanlılara yardım edebilmek için Şark Ordular Grubuna bağlı bir askerî unsur olarak Kafkas İslam Ordusunun kurulmasını sağlar.

Nisan ayında Karargâhı ile birlikte Musul’a gelen (Enver Paşa’nın küçük kardeşi ve fahrî mirlivâ / tümgeneral) Nuri (Killigil) Paşa, 13 Nisan’da Musul’dan ayrıldı ve 4 Mayıs’ta da Tebriz’e ulaştı. Nuri Paşa 25 Mayıs’ta da Gence’ye gelerek Kafkas İslam Ordusunu teşkil etmeye başladı.

Osmanlı Devleti ile Ermenistan Cumhuriyeti arasında 4 Haziran’da Barış ve Dostluk Antlaşması imzalanması üzerine Ermenistan’a yönelik harekât da sonlandırılmıştı. Bu antlaşma sonucu, Türk kuvvetlerini, Ermenistan toprakları üzerinden Gence’ye göndermek imkânı da elde edilmişti.

Nuri Paşa’nın 25 Mayıs’ta 149 subay ve 488 askerle birlikte Gence’ye gelmesinin ardından 4 Haziran’da Osmanlı Devleti ile Ermenistan Cumhuriyeti arasında imzalanan Barış ve Dostluk Antlaşması kapsamında Türk birlikleri Ermenistan toprakları üzerinden geçerek 10 Haziran’da Gence’ye ulaştı ve Kafkas İslam Ordusu bünyesine katıldı. Gence halkı Türk askerinin kendilerine yardıma gelişini kurbanlar keserek karşılar. AHC’nin ilk Devlet Başkanı Mehmet Emin Resulzâde, Nuri Paşa ve Türk askerinin Gence’ye gelişine ilişkin duygularını “O zaman müthiş bir anarşiye mâruz, diğer taraftan da Bolşevik tecavüzü ile tehdit olunan Gence, Nuri Paşa’yı ve askerlerini gökten inmiş halaskâr (kurtarıcı) bir melek gibi telakkî etmiştir.” şeklinde dile getirir. 1937 yılında Stalin tarafından kurşuna dizilerek idam ettirilen “Azerbaycan Millî Marşı”nın sözlerini de yazmış olan Azerbaycan’ın ünlü şairi Ahmet Cevat, Gencelilerin, kurtarıcısı olarak gördüğü Osmanlı/Türk askerine teveccühünü ve Gence’de Azerbaycan bayraklarının yanında Osmanlı bayraklarının asıldığını görünce (Türkiye’de “Çırpınırdı Karadeniz” diye bilinen) “Selam Türk’ün bayrağına” şiirini Kafkas İslam Ordusuna armağan eder. Ahmet Cevat bu şiirinde “Vefâlı Türk geldi gene, selam Türk’ün bayrağına” demektedir. Ahmet Cevat, Kafkas İslam Ordusunun harekâtı için duygularını şu dizelerle lirik bir şekilde dile getirmiştir: “Şu karşıki duman çıkan bacadan / sen gelmeden iniltiler çıkardı. / Gecikseydin mazlumların feryadı / yeri, göğü, kâinatı yıkardı.”

Kâğıt üstünde “Ordu” olarak adlandırılmakla birlikte (üç nizamî, iki de Dağıstanlı ve Azerbaycanlı gönüllülerden olmak üzere) toplam beş tümenden oluşan Kafkas İslam Ordusu, Ruslarla yapılan yoğun çatışmalarla eriyen 9. Ordu ile Şark Ordular Grubuna bağlı bir kolordu olarak yapılandırılmıştır. 1., 2., 3., (Dağıstanlı Müslüman gönüllülerden oluşan) 4. ve (Albay Mürsel (Bakü) Bey komutasındaki Azerbaycanlı Müslüman gönüllülerden oluşan) 5. Kafkas Piyade Tümeninden oluşan ve Enver Paşa’nın küçük kardeşi Nuri (Killigil) Paşa’nın da (fahrî ferik/korgeneral rütbesiyle) komutanlığına atandığı Kafkas İslam Ordusunun amacı; kargaşa içinde bulunan Azerbaycan ve Dağıstan'ı Bolşevik Rus işgâli tehlikesinden kurtararak bağımsızlıklarını ilan etmelerine yardımcı olmaktı. Ayrıca Kafkasya'da yardım talep eden devletlerde kurulacak nizamî ordunun esasını oluşturacak, Kafkasyalı askerlere eğitim verecek ve Kafkasya’da İslam’ın yüksek menfaatlerini temin edecek, Hilâfetin kutsal hukukunu koruyacak, bölgenin Osmanlı ile siyasî ve askerî irtibatını tesis edecek olan Kafkas İslam Ordusu, Bolşevik Devriminden sonra tedricen iç savaşlara sahne olan Sovyet Rusya dâhilindeki Müslüman halklara da imkânlar ölçüsünde yardım edecekti.

28 Mayıs’tan beri Tiflis’te faaliyetlerini sürdüren Azerbaycan Millî Şurâsı (Millî Azerbaycan Hükûmeti) 16 Haziran’da Gence’ye gelerek faaliyetlerini burada sürdürmeye başladı. Gence çayının iki yakasında kurulu olan 60.000 nüfuslu bu şehrin batı kesiminde Türkler (40.000 kişi), doğu kesiminde ise Ermeniler (20.000 kişi) yaşıyordu. Şehrin Ermeni sakinlerinin 600 kişi mevcutlu bir taburluk silahlı kuvveti de mevcuttu. Azerbaycan’ın her tarafında mevcut olan Türkler ile Ermeniler arasındaki gerginlik Gence’de de hissediliyordu. Yaşanan gelişmelere paralel olarak şehrin iki yakası arasındaki irtibat da kesilmişti. 25 Mayıs’ta Gence’ye gelen Nuri Paşa, kenteki Ermenileri itaat altına almak için onların silahlarını toplamaya karar verdi. Ancak Ermeniler silahlarını vermeye yanaşmadılar. Bunun üzerine silahların toplanması için kuvvet kullanmaya karar verildi. Fakat elde yeterli kuvvet yoktu. Şark Orduları Grp.K.lığı emriyle Gence’ye 6 ve 10 Haziran’da birer alaylık kuvvet geldi. “Gence Müfrezesi” adı verilen bu kuvvetle 11 Haziran’da Ermenilerin silahlarının toplanması için harekete geçildi. 12 Haziran’da kentin kuşatılan Ermeni kesimindeki direniş 1314 Haziran gecesi sonlandırıldı, kentin bu kesimindeki silahlar teslim alındı ve Ermeni ahali de itaat altına alındı. Bu çarpışmalarda 13 şehit, 6 yaralı verildi.

Kafkas Cephesi’ndeki birlikler Kuzey Kafkasya, Azerbaycan ve İran içlerine yapılan harekât öncesinde tekrar teşkilâtlandırılmış ve 9 Haziran’da Şark Orduları Grubu kurulmuş, bu çerçevede Musul’daki 6. Ordu da Temmuz ayında Şark Orduları Grubu K.lığına bağlanmıştı. Vehip Paşa’nın 29 Haziran’da bu görevden istifa etmesi üzerine Şark Orduları Grubu K.lığına kısa bir süre Esat (Bülkat) Paşa vekâlet eder, 3 Temmuz’da ise bu göreve (Birinci Ferik-Orgeneral) Halil (Kut) Paşa tayin edilir.

Şark Orduları Grubunun 9 Haziran’da başlattığı Kuzey Kafkasya, Azerbaycan ve İran içlerine yapılan harekâtın bir nevî devamı mâhiyetinde olmak üzere 1918 sonbaharında Şark Orduları Grubu Komutanı Halil (Kut) Paşa komutasında “Hazar Gölü Kıyılarına Yapılan Harekât” ile “İran ve Kafkasya’nın Boşaltılması Harekâtı” başlatılır. Bu harekâtta Şark Orduları Grubuna Esat (Bülkat) Paşa (komutasındaki) 3. Ordu ve Yakup Şevki (Subaşı) Paşa komutasındaki 9. Orduya ilaveten (Fahrî Tümgeneral) Nuri (Killigil) Paşa komutasındaki Kafkas İslam Ordusu, (Mirlivâ-Tümgeneral) Yusuf İzzet Paşa komutasındaki) Kuzey Kafkas Ordusu ve Ali Şeyhlinski Paşa komutasındaki Azerbaycan Kolordusu da bağlıdır. Musul’daki (Mirlivâ-Tümgeneral) Ali İhsan (Sabis) komutasındaki 6. Ordu da Şark Orduları Grubunun emrindeydi. “Hazar Gölü Kıyılarına Yapılan Harekât” kapsamında Şark Orduları Grubu K.lığına bağlı unsurlardan Kafkas İslam Ordusunda görev yapan subaylara kendi rütbelerinden daha yüksek rütbeler verilmiş ve subaylar bu fahrî rütbelerini kullanmak suretiyle birliklerine emir-komuta etmişlerdir.

Mirlivâ Ali İhsan (Sabis) Paşa komutasındaki Van’da konuşlu 6. Orduya bağlı 4. Kolordu birlikleri de kuzeye ilerleyerek 5 Haziran’da Rus işgâlindeki Tebriz’i ele geçirmiş, 12 Haziran’da Ermeni kontrolündeki Hoy üzerine ve oradan da Karabağ'a yürüyerek bir nevi Kuzey Azerbaycan ile Güney Azerbaycan'ı birleştirmiştir.

Şark Orduları Grubuna bağlı Mirlivâ Yakup Şevki Paşa komutasındaki 9. Ordu da 8 Haziran’da Kuzeybatı İran Harekâtı’na başlar. 9. Ordunun görevi Rumiye Gölü ile Hazar Gölü arasındaki bölgenin kapatılması ve elde bulundurulması ile öncelikle Rumiye civarındaki Ermeni çetelerinin temizlenmesiydi. 9. Ordunun harekâtı 15 Eylül’de başarılı bir şekilde tamamlandı.

Bakü’ye hareket etmeden önce düzeni tesis etmek için bir süre Gence’de kalan Nuri Paşa, duruma hâkim olduktan sonra, 28 Mayıs’ta kurulmuş olan ve ordusu olmayan Azerbaycan Halk Cumhuriyetini düzenleme ve güçlendirme faaliyetlerinde bulundu. Önce Azerbaycan Millî Kolordusunu kurdu, ardından da Azerbaycan Halk Cumhuriyeti Hükûmetindeki Bolşevik Rusya yanlılarını tasfiye etti. Sıra Bakü’nün kurtarılmasına gelmişti. Bakü’deki soydaşlar da Azerbaycan Türkçesine ait bir ifâdeyle dile getirmek gerekirse Kafkas İslam Ordusunun uzatacağı bir gardaş kömeğini (kardeş yardımını) ümit ve heyecanla bekliyordu.

Bakü ve etrafındaki Bolşevik kuvvetlerin büyük kısmı Ermeni, bir kısmı da Yahudi ve 3.000’i de Müslüman olmak üzere 20.000 kişi tahmin ediliyordu. Kafkas İslam Ordusu Komutanı Nuri Paşa bu durumda emrindeki 5. Kafkas Piyade Tümeni ile Bakü’nün zapt edilemeyeceği kanaatindeydi.

Kafkas İslam Ordusunun kurulması esnasında çoğunluğu Ermenilerden meydana gelen 20.000 kişilik bir kuvvet, Bakü’den batıya doğru yerleşim merkezlerini yakıp yıkarak ve Müslüman Türk sakinlerini de katlederek Gence’ye yakın bir mesafede bulunan Gökçay kasabasına gelmiş bulunuyordu. Gence’de toparlanan ve hazırlıklarını ikmâl eden Kafkas İslam Ordusu, 18 Haziran 1918 tarihinde Gence, Gökçay ve Şamahı güzergâhından Bakü’ye doğru ileri harekâta başladı.

Nuri Paşa’nın 18 Haziran’da Gökçay’a gelmesinin ardından Bakü istikâmetinde ileri harekâta başlayan 5. Kafkas Tümeni de 21 Haziran’da Gökçay’a geldi. 5. Kafkas Tümeni 27 Haziran’da taarruza hazırlanmaktayken Bolşeviklerin Gökçay-Karamaryan istikâmetinde yaptığı taarruz başarılı olamadı. 29 Haziran’da 5. Kafkas Tümeninin başlattığı karşı taarruz sonucu Karamaryan doğu sırtlarına çekildi. 30 Haziran’da da bölgenin kuzeyindeki Ermeniler Gökçay’daki 5. Kafkas Tümenine taarruz etmişse de yapılan karşı taarruz sonucu 2 Temmuz’da kuzeye atıldılar.

Kafkas İslam Ordusunun Bakü istikâmetindeki ileri harekâtı esnasında 27 Haziran-2 Temmuz 1918 tarihlerinde Bolşeviklere karşı icrâ edilen bu muharebeler Gökçay Muharebesi olarak adlandırılır. Yine aynı dönemde Salyan mevkiinde Bolşevik kuvvetlerle yapılan Salyan Muharebesi de başarıyla sonuçlanmış ve Bolşevik kuvvetler geri çekilmiştir. 3 Temmuz’da Aksu ve Kürdemir mihverinde sürdürülen ileri harekât sonucu 15 Temmuz’da her iki yerleşim merkezi de işgâlden kurtarıldı. Bu arada Bakü’ye kuzey ve güneyden yapılması planlanan taarruz nedeniyle 5. Kafkas Tümeni Kuzey Grubu ve Güney Grubu şeklinde iki gruba ayrıldı, 5. Kafkas Tümeni de “Doğu Cephesi Komutanlığı” adını aldı.

Gökçay’da bu gelişmelere paralel olarak 26 Haziran’da Bakü güneyinde Hazar Gölü’ne kıyısı olan bir yerleşim merkezi olan Bank’tan gemilerle Kura Nehri’ne giren bir Bolşevik kuvveti, Nehrin iki yanındaki köyleri yakıp yıkarak Salyan’ın üç km. yakınına kadar ilerlemişti. Durumu öğrenerek Salyan’a gelen 5. Tümene bağlı Cevat Müferezesi, Salyan’a taarruz eden Bolşevik kuvvetiyle 28 Haziran-2 Temmuz döneminde yaptığı muharebenin ardından Bolşevik kuvveti zayiat vererek Bank’a çekilmek zorunda kaldı.

Gence-Gökçay güzergâhından ilerleyen 5. Tümen bağlısı birliklerin istikâmeti Şamahı üzerinden Bakü idi. Şamahı’nın işgâli öncesinde öncesinde bu şehrin geri bölgesinin emniyete alınması, bu nedenle de bu şehrin güneyinde bulunan Aksu ve Kurdemir’in işgâli önem arz etmekteydi. 5. Tümen bağlısı Kuzey Grubu’nun taarruzu sonucu 15 Temmuz’da Kurdemir,15-16 Temmuz gecesi Aksu, 20 Temmuz sabahı da Şamahı zapt edildi. 26 Ağustos’ta da Kafkas İslam Ordusunun Güney Grubu (Şamahı’nın 30 km. güneyindeki) Aksu istasyonunu zapt etti. 21 Ağustos’ta da Kuzey Grubu Marazi’yi zapt etti.

30 Temmuz’da Bakü’ye ulaşan ve kuşatmayı tamamlayan Kafkas İslam Ordusu 31 Temmuz’da kente taarruza başladı. 25 Temmuz’da yapılan genişletilmiş Bakü Sovyeti’nin toplantısında gerek Stalin’in emrine rağmen gerekse de Şaumyan’ın da dâhil olduğu Bolşevik üyelerin muhalefetine rağmen kentin savunması için oyçokluğuyla İngiliz kuvvetlerinin çağrılmasına ve bir koalisyon hükûmetinin kurulmasına karar verilir. 30 Temmuz’da Bakü’deki Ermeni Millî Şurâsı’nın liderleri Bolşeviklerden iktidarı bırakmasını ister. Bunun üzerine Şaumyan 31 Temmuz’da iktidarı bırakmak zorunda kalır. Bakü Sovyeti’nin iktidarı kaybetmesi sonrasında Taşnakların ağırlıkta olduğu Taşnak (Ermeni), Menşevik ve SR (Sosyalist Devrimci Parti) ittifakı ile kurulan “Centro-Caspi” (Merkezî Hazar) adlı koalisyon hükûmetinin ilk icraatlarından biri Enzeli’de bulunan General Dunsterville komutasındaki 39. İngiliz Tugayı (Dunsterforce) ile irtibata geçerek onlardan yardım istemek olur. Ancak bunlar da Bakü'nün Kafkas İslam Ordusu tarafından kurtarılmasını önleyemeyecekti.

Bu gelişmeler ile eşzamanlı olarak yeni kurulan Merkezî Hazar Hükûmeti, Bakü’den kaçmaya çalışan Bakü halk komiserlerini de yakalamış ve hapse atmıştı.

Bakü’nün Zaptı

Bakü ve etrafındaki Bolşevik kuvvetlerin tahminî 20.000 kişi olan mevcuduna karşı Kafkas İslam Ordusunun asker mevcudu ve lojistik imkânları oldukça yetersiz durumdaydı. Mevcut kuvvet ve imkânlarla Bakü’nün zapt edilmesi mümkün görülmediğinden Nuri Paşa, Şark Orduları Grubu K.lığından birlik, silah ve mühimmât istedi. Diğer taraftan Merkezî Hazar Hükûmetine destek maksatlı 3-4 bin kişilik bir kuvvetin Lankeran’dan kuzeye doğru ilerlediği bildirildi. Güney Grubu da bu kuvvete karşı aldığı tedbirleri yeterli görmeyerek kuvvet istiyordu. Enzeli’deki İngiliz kuvvetleri de vapurlarla Bakü’ye nakledilmekteydi.

30 Ağustos’ta Bakü’nün kuzey batısında konuşlu Kafkas İslam Ordusu, bu bölgedeki düşman müfrezesini ileri atmıştır. (Bakü’nün 90 km. güneyindeki) Akbulak İstasyonunu işgâl eden Güney Grubu da Hazar kıyısındaki Alyat’ı işgâl etti. Eşzamanlı Kafkas İslam Ordusu bağlısı Kuzey Grubu kuvvetleri Sumgayt’taki düşman müfrezesini ileri attı. 31 Ağustos’tan itibaren Kafkas İslam Ordusu Bakü batısındaki ileri mevzilere taarruz ve tazyik etmeye, 1 Eylül’den itibaren de Bakü’ye taarruz etmeye başladı.

Nuri Paşa’nın destek talebine istinaden, Romanya Cephesi’nde barış sağlanması üzerine yurda dönen Kurmay Yarbay Süleyman İzzet Bey komutasındaki 15. Piyade Tümeni 38. ve 56. Alaylar, topçu birlikleri ve yardımcı birlikler ile 36. Piyade Tümeninden 106. ve 107. Alaylar aşamalı olarak Bakü Cephesi’ne gönderilir. Bahse konu takviye birlikleri Karakilise’de toplanarak Kafkas İslam Ordusunun emrine girer. 3 Eylül’de Gence’ye varan 15. Piyade Tümeni Komutanı orada Nuri Paşa, AHC’nin Harbiye ve Dâhiliye Nâzırları ile Azerbaycan Kolordusu Komutanı Ali Şeyhlinski Paşa ile görüşür. Bilâhare Gence’den ayrılan 15. Piyade Tümeni 9 Eylül’de de Bakü Cephesi’ne ulaşır.

5. Tümenin Eylül 1918 ayı başında mevcudu (milisler de dâhil) 6.000 kişi kadardı. 39. Alay’da da 2.000 kişi bulunduğuna göre Bakü karşısındaki Türk kuvvetleri 8.000 kişiden ibâretti. 15. Piyade Tümen Komutanı Yarbay Süleyman İzzet Bey, 8 Eylül’de cepheye giderek 5. Kafkas Tümeni Komutanı Mürsel Paşa ile cephede incelemelerde bulundu. Bakü’ye taarruz hazırlıkları yapılırken Şark Orduları Grubu Komutanı Halil (Kut) Paşa ile Kafkas İslam Ordusu Komutanı Nuri Paşa da cepheye geldi. 14 Eylül`de Bakü çevresindeki muharebelerin 46. günü yaşanıyordu. Kafkas İslam Ordusu 14 Eylül'ü 15 Eylül'e bağlayan gece kritik bir taarruza geçti. Taarruza dayanamayan İngiliz General Dunsterville komutasındaki 9. İngiliz Tugayı da eşzamanlı olarak gemilere binerek Bakü’yü terk etti. 15 Eylül’de ise artık Bakü tamamen işgâlden kurtarılmıştı. Birliklerin genel komutası Nuri Paşa’da olmakla birlikte, son askerî operasyonlar doğrudan Mürsel Paşa komutasında gerçekleştirilmişti. Mürsel Paşa bu kahramanlığı nedeniyle "Bakü" soyadını almış ve tarihe “Mürsel Bakü” olarak geçmiştir.

Bakü’nün, Kafkas İslam Ordusu tarafından zapt edilmesi üzerine Petrograd’daki Bolşevik Hükûmet, Osmanlı Devleti ile ilişkilerini kesme kararını Alman hükûmetine bildirmiş, Bâbı Âlî’ye göndereceği notayı da Fransızca yayımlamış, notanın metnini de Osmanlı makamlarına da ulaştırmıştı. Ancak Osmanlı Hükûmeti bunları dikkate almamıştır.

15 Eylül’de Kurban Bayramı sabahı Kafkas İslam Ordusu Bakü’ye girdi ve şehrin yönetimini devraldı. Muharebenin bitimini Enver Paşa: “Allah'ın yardımı ile Bakü şehri otuz saatlik şiddetli muharebeden sonra, 15 Eylül 1334'te (1918) saat dokuz sularında zabt edilmiştir.” sözleri ile ifâde etmiştir. Enver Paşa, Bakü şehrinin zaptı nedeni ile gönderdiği tebrik telgrafında, Azerbaycan’da şimdilik 5. Kafkas Tümenini bırakarak diğer kuvvetleri 9. Orduya iade fikrinde olduğunu bildirmiş ve Kuzey Kafkasya Harekâtı için dolgun mevcutlu ve takviyeli bir piyade alayının gönderilmesini yeterli bulmuştur. Ayrıca, Enver Paşa, Hazar’ın güneybatı kıyısında bulunan Enzeli ve Reşt’in kuvvetli bir müfrezeyle temizlenmesini emretmiştir.

15 Eylül 1918 tarihinde Kafkas İslam Ordusu Bakü’ye girer ve şehrin yönetimini devralır. Bakü'nün kurtarılmasının ardından da Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin Gence’deki geiçici hükûmet merkezi kendi başkenti olan Bakü'ye taşınır.

Sonuç

Kardeş Azerbaycan Cumhuriyetinin başkenti Bakü'nün âzadlığa ermesinin 104. yıldönümü kutlu, Bakü Fatihi Nuri (Killigil) Paşa'nın manevî şahsında Kafkas İslam Ordusunun bu hareket esnasındaki cümle şehit ve gazilerin de ruhları şâd, mekânları cennet olsun.

1992 yılında Azerbaycan ve Ermenistan arasında meydana gelen I. Karabağ Savaşı sonucu Ermenistan Dağlık Karabağ bölgesini işgâl etmiş, ancak 27 Eylül-10 Kasım 2020 döneminde Azerbaycan ve Ermenistan arasında Dağlık Karabağ bölgesinde meydana gelen II. Karabağ Savaşı sonunda bölgedeki birçok  yerleşim merkezi –Suşa, Ağdam, Fuzulî, Kubadlı, Zengilan, Cebrayil, Hocavend, Zengezur, Laçin, Kelbeçer, Ağdere ve Hankenti – Ermeni işgâlinden kurtarılmış, 9 Kasım 2020 tarihinde de Rusya’nın aracılığı ile Azerbaycan ve Ermenistan arasında imzalanan ve yirmi iki aydır da devam etmekte olan ateşkesi bozmak üzere Ermenistan Ordusunun kara unsurları tarafından 12 Eylül 2022 gecesi ve 13 Eylül 2022 sabahı iki ülke arasındaki sınırın Daşkesen, Kelbecer, Laçın ve Zengilan istikametlerinde Azerbaycan ordusuna ait bazı sınır mevzileri ve sığınakları havan topları da dahil farklı kalibreli silahlarla aralıksız ateş altına alınmasının ardından bu bölgelerde düşük yoğunluklu çatışma yaşanmış, Azerbaycan birlikleri tarafından Ermenistan ordusunun atış noktaları susturulmuş, ancak bu çatışmalar esnasında da Azerbaycan Ordusuna ait 71 subay, astsubay ve asker şehit olmuştur. Bu vesile ile kardeş Azerbaycan’ın son şehitlerini de saygı ve rahmetle yâd eder, yaralılarına acil şifâlar diler, Azerbaycan halkına da taziyelerimizi sunarız.

 

FAYDALANILAN KAYNAKLAR

----; Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi Kafkas Cephesi 3. Ordu Harekâtı, C. II, Gnkur. Bsmv., Ankara 1993.

----; Türk Harp Tarihinde Adı Geçen Komutanlar, Harp Akademileri Komutanlığı Yayını, İstanbul 1983.

Aşırlı, Akif; Azerbaycan Halk Cumhuriyeti Dönemi Basınında Kafkas İslam Ordusu, (Çeviri: Azad Ağaoğlu), Bakı 2008.

Arı, Kemâl; I. Dünya Savaşı Kronolojisi, Gnkur.Bsmv., Ankara 1997.

Aydemir, Şevket Süreyya; Makedonya’dan Orta Asya’ya Enver Paşa, C. III, Remzi Kitab-evi, İstanbul 1972.

Babacan, Hasan; “Enver Paşa”, Türkler, C. 13, Ed. Hasan Celal Güzel, Kemal Çiçek ve Salim Koca, Yeni Türkiye Yay., Ankara 2002.

Belen, Fahri; Birinci Cihan Harbinde Türk Harbi 1918 Yılı Hareketleri, C. 5, Gnkur.Bsmv., Ankara 1967.

Bihl, Wolfdieter; Die Kaukasus-Politik der Mittelmachte, C. II (1917-1918), Böhlau Verlag, Köln, 1992.

Çağlayan, K. Tuncer; İngiliz Belgelerine Göre Transkafkasya’da Osmanlı-Alman Rekabeti, XIII. Türk Tarih Kongresi, 4-8 Ekim 1999, Kongreye Sunulan Bildiriler, C. 3, Kısım 1, TTK Bsmv, Ankara 2002.

Damirli, Mehman A; “Azerbaycan Halk Cumhuriyeti”, Türkler, C. 19, Ed. Hasan Celal Gü-zel, Kemal Çiçek ve Salim Koca, Yeni Türkiye Yay., Ankara 2002.

Gökay, Bülent; “The Battle for Baku (May-September): A Peculiar Episode in the History of the Caucasus”, The Turkish Yearbook, Col. XXV.

Hovannisian, Paul C.; The Republic of Armenia: The first year, 1918-1919, V. I: 1918-1919, University of California Press, London - England 1971.

Kösoğlu, Nevzat; Şehit Enver Paşa, 1. Baskı, Ötüken Neşriyat, İstanbul 2008.

Kurat, Akdes Nimet; Türkiye ve Rusya, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 1970.

Sürmeli, Serpil; Türk-Gürcü İlişkileri (1918-1921), Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara 2001.

Swietochowski, Tadeusz; Russian Azerbeijan, 1905-1920: The Shaping of a National Identity in a Muslim Community, Cambridge University Press, İngiltere 2004.

Şahin, Enis; Diplomasi ve Sınır, 1. Baskı, Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2005.

Şahin, Enis; Türkiye ve Maverâ-yı Kafkasya İlişkileri İçerisinde Trabzon ve Batum Kon-feransları ve Antlaşmaları (1917-1918), TTK Bsmv., Ankara 2002.

Öztoprak, İzzet; “Maverayı Kafkas Hükûmeti”, Sekizinci Askerî Tarih Semineri Bildirileri, XIX. ve XX. Yüzyıllarda Türkiye ve Kafkaslar, C. I, Gnkur. ATASE Bşk.lığı Yay., Gnkur. Bsmv., Ankara 2003, Erişim Tarihi: 12. 02.2015.

Paksoy, İrfan; Azerbaycan Aydınları, Alka Yayınevi, Trabzon 2020.

Paksoy, İrfan; Cihan Harbi’nde Osmanlı Devleti, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2018.

Toker, Hülya ve Aslan, Nurcan; Birinci Dünya Savaşı’na Katılan Alay ve Daha Üst Kade-medeki Komutanların Biyografileri, C. III, Gnkur. ATASE Yay., Ankara 2009.

Yüceer, Nâsır; “I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin Azerbaycan ve Dağıstan’a Askerî ve Siyasî Yardımı”, (Ed. Hasan Celal Güzel, Kemâl Çiçek, Sâlim Koca), Türkler, C. 13, Yeni Türkiye Yay., Ankara 2002.