Senan Kazımoğlu

Tüm yazıları
...

İRAN’IN DİLİNDEKİ İDDİA, KALBİNDEKİ KİN

Senan Kazımoğlu

Sosyal medyada dolaşırken İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan’ın bir açıklamasına denk geldim. Haberi kaynağını kesinleştiremesem de iddiaya göre Pezeşkiyan, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

"Azerbaycan toprakları üzerinden İsrail’e ait İHA’ların gönderildiğine dair iddialarla ilgili derhal soruşturma başlatılmasını istiyoruz."

Bu, açık açık Azerbaycan’ı zan altında bırakmaktır. Burada dikkat edilmesi gereken husus, bu sözlerin bazılarının "Türk" diye göklere çıkardığı Pezeşkiyan tarafından söylenmiş olmasıdır.

Pezeşkiyan hakkında daha önceki yazılarımda da bahsetmiştim. Her ne kadar Türk olsa da, ara ara Şehriyar’ın şiirlerini dile getirse de Pezeşkiyan’ın İran Pers rejiminin adamı olduğunu vurgulamıştım. Aynı Pezeşkiyan, Aralık 2020’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bakü’de okuduğu bir şiir üzerine, Azerbaycan’a olan nefretini şu sözlerle ifade etmişti:

"Erdoğan tarihe bakmalı ve Azerbaycan Cumhuriyeti'nin zamanında İran’dan koparılmış bir parça olduğunu görmelidir. Türkiye’nin zaten yeterince düşmanı var, bu yüzden akıllıca davranması iyi olur."

İran rejimi, Azerbaycan’ı bu şekilde suçlayarak Güney Azerbaycan Türklerini Azerbaycan Cumhuriyeti’nden soğutmayı hedefliyor. Yani asıl hedef Kuzey değil, Güney Azerbaycan’dır.

Peki bu iddia doğru olabilir mi?

Öncelikle şunu belirteyim: İran-İsrail çatışmasının en başında bu iddia yine Molla rejimi tarafından ortaya atılmıştı. Rejimin niyetini fark eden Azerbaycan Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, bu iddiayı derhâl yalanlamış ve Azerbaycan’ın geçmişte olduğu gibi bugün de topraklarını üçüncü bir ülkeye saldırı için kullandırmadığını ve kullandırmayacağını vurgulamıştır.

Aksine, çatışma sürecinde Azerbaycan, çeşitli kanallar üzerinden İsrail’e, Azerbaycan Türklerinin yaşadığı bölgeler başta olmak üzere, Türklerin yoğunlukta olduğu bölgelerin bombalanmamasını ve altyapıya zarar verilmemesini talep etmiştir.

Şimdi İran’ın Azerbaycan’ı itham ettiği konu üzerinden kendi karnesine bakalım:

Birinci Karabağ Savaşı’nda Ermenistan’a açıkça destek veren, Karabağ’ın şehirlerini teker teker Azerbaycan Türkü esirlere söktürüp satan, ateşkes süreçlerinde her zaman Ermenilerin yanında duran İran, bu tutumunu İkinci Karabağ Savaşı’nda da sürdürmüştür.

İkinci Karabağ Savaşı’nda Azerbaycan’ın binlerce askerini şehit eden, yüzlerce sivili – kadın, çocuk demeden – hedef alan silahlar yine dünyanın gözü önünde İran’dan geçerek Ermenilere ulaşmıştır.

Savaş sonrasında da Karabağ’daki ayrılıkçı Ermenilere her türlü lojistik ve siyasi destek yine İran’dan gitmiştir. Hatta iş o raddeye gelmiştir ki Azerbaycan önce İran’ı usulünce uyarmış, ardından nota vermiş, İran hâlâ geri adım atmayınca son çare olarak Ermenistan’a geçiş yollarını tamamen kapatmıştır.

Velhasıl, her şey bu kadar ayan beyan ortadayken İran’ın Azerbaycan’ı asılsız bir şekilde itham etmesi ve bunu kendi siyasi menfaati için kullanması ahlaksızlıktan başka bir şey değildir.

Zaten İran, bu ve benzeri faaliyetleri nedeniyle tüm komşu İslam ülkeleri arasında dışlanmadı mı?

Anlaşılan o ki, hâlâ akıllanmamışlar ve akıllanacak gibi de durmuyorlar.