Yeni Ufuk dergisinin Kasım 2022 tarihli sayısında (nam-ı diğer 100. sayı) Berkan Ağabey’in gönlünden çıkan “Derdi olanların kaderi yayıncılıktır” sözü yer alıyordu. Bu söz beni çok etkilemiş ve üzerine uzun uzun düşünmüştüm. Aynı şekilde, Yeni Ufuk dergisinin Şubat 2024 sayısında Nehir Çelikkollu yazarı şöyle tarif eder:
“Kalemiyle bir medeniyet inşa eden yazar, zihninden çektiği kan ile milletine umut olur. Milletinin mukadderatını belirler, makûs talihini değiştirir, âdeta pusula gibi yön tayin eder. Okuyucunun idrakindeki Leylâ, Leylâ’nın müellifine emanettir artık.”
Bundan tam 150 yıl önce, yazıyı ve yayıncılığı kendine dert edinen Azerbaycan Ceditçilerinin öncülerinden Hasan Bey Zerdabi, milletinin makûs talihini değiştirmek için büyük bir adım attı. Ancak bu adıma geçmeden önce, vatan ve milletin derdiyle yanıp tutuşan, bugünkü Azerbaycan’ın temellerini atanlardan biri olan Hasan Bey Zerdabi’yi tanıyalım.
Hasan Bey Zerdabi, 1837 yılında Azerbaycan’ın Gökçay iline bağlı, o zamanlar henüz küçük bir kasaba olan Zerdab’da dünyaya geldi. Ailesi onun eğitimine büyük önem veriyordu. İlk eğitimini köydeki medresede tamamlayan Hasan Bey, ardından Şamahı’da yeni açılan Rus Okulu’na kaydoldu. Bu okulu birincilikle bitirdikten sonra, devlet bursuyla gittiği Tiflis’teki okulu da üstün başarıyla tamamladı. Tiflis’teki başarısı sayesinde, o dönem için Çar Rusya’sının en büyük üniversitelerinden biri sayılan Moskova Devlet Üniversitesi’nin Fizik-Matematik Fakültesi Tabiat Bölümü’ne kabul edildi.
Diğer okullarda olduğu gibi burayı da birincilikle bitirerek Doğa Bilimleri alanında akademik derece aldı. Böylece Hasan Bey, Doğa Bilimleri dalında akademik derece alan ilk Müslüman oldu. Hasan Bey’deki bu ışığı gören öğretmenleri onu üniversitede tutmak isteseler de o, bu teklifi reddetti. Çünkü Hasan Bey ömrünü kendi halkına ve milletinin geleceğine vakfetmişti.
Moskova’dan döndükten sonra çeşitli işlerde çalışan Hasan Bey, her seferinde sömürülen halkın yanında yer aldığı için yöneticilerle ters düşer ve girdiği işlerden atılır. Nihayet bir süre sonra Bakü’de bir Rus okulunda öğretmenliğe başlar. Burada da öğrencileriyle birlikte Türkçe yazılmış bir tiyatro oyunu sahneler.
Hasan Bey’in eşi, Karaçay Türklerinden Hanife Melikova, onun en büyük yardımcılarından biri olur. Köyde oğlan çocuklarına Hasan Bey ders verirken, kız çocuklarına da bizzat Hanife Hanım ders verirdi. Böylece Hanife Hanım, Azerbaycan’ın ilk kadın eğitimcilerinden biri olmuştur. Hatta daha sonraları, Hacı Zeynelabidin Tağıyev’in açtığı kız okulunun da öğretmenlerinden ve idarecilerinden biri olacaktır.
Azerbaycan’daki en büyük sıkıntının eğitimsizlik olduğunu gören Hasan Bey, Azerbaycanlı fakir gençlerin eğitim alması için “Cemiyet-i Hayriye” isminde bir dernek kurar ve bu derneğe yardım toplamak için Azerbaycan’ı şehir şehir, köy köy, kapı kapı dolaşır. Ancak Hasan Bey Zerdabi, halkı tek tek aydınlatmanın zorluğunu görerek büyük kitlelere hitap edecek, Azerbaycan Türkçesinde bir gazete çıkarmak için kolları sıvar.
O dönem Gürcülerin ve Ermenilerin kendi gazeteleri olduğu halde, Kafkasya’nın en büyük halkı olan Azerbaycan Türklerinin bir gazetesi yoktu. Gazete çıkarmak ise hiç kolay değildi. Uzun ve yorucu uğraşlardan sonra, nihayet Çar rejimi Hasan Bey’e gazete çıkarmak için izin verir. Ancak gazetenin sadece ziraattan bahsetmesi şart koşulur. Hasan Bey bu şartı kabul eder ve deniz yoluyla gittiği İstanbul’dan Arap harfli bir baskı makinesi satın alır.
Zorlu mücadelelerin ardından Hasan Bey, 22 Temmuz 1875 tarihinde Azerbaycan tarihinin ilk millî gazetesi olan “Ekinci”yi çıkarmayı başarır. Ekinci gazetesinin yayına başladığı tarih olan 22 Temmuz, Azerbaycan Cumhuriyeti’nde resmî olarak “Millî Basın Günü” olarak kutlanmaktadır.
Hasan Bey Zerdabi, daha sonra yazdığı bir yazıda “Ekinci” gazetesinin yayınlanmasıyla ilgili şunları söylemektedir:
“Bizim Cemiyet-i Hayriye bir bina tutmadığından, tiyatro düzenlediğimiz salon boş kaldığı zaman anladım ki, Müslüman kardeşlerimizi bir araya toplayıp okullar açtırarak sokaktaki çocukları okutmak mümkün değildir. İlimsizlik bu devirde yaşanmaz. Ne yapmalı? Herkesi çağırıyorum, gelmiyorlar; gösteriyorum, görmüyorlar; söylüyorum, anlamıyorlar. Sonunda anladım ki, ses çıkarıp zorla anlatmaktan başka çare yoktur. Mutlaka bu anlattıklarımı bir gün anlayan olacaktır. Akan bir suyun altına ne kadar sert taş koyarsan koy, zamanla o taş eriyip yok olur. Eğer öyleyse, doğru söz de bir gün anlaşılacaktır. Bunun için mutlaka gazete yayımlamak gerekir. Her yıl gazeteyi okuyanlardan 10 kişi anlasa, onların sayısı her yıl artacaktır. Suyun önünü kesen o bent sonunda dayanamayarak yıkılacaktır!”
Gazete yayınlandıktan sonra Hasan Bey, sokaklara çıkarak bizzat kendisi dağıtım işinde yer alıyordu. “Ekinci” her ne kadar ziraat haberlerinden bahsediyor gibi görünse de, kısa başlıklar altında dikkat çekmeden Azerbaycan halkını aydınlatacak yazılar yayınlıyordu. O yüzden Azerbaycan fikir hayatında “Ekinci” gazetesinin önemi çok büyüktür.
Gazete sadece Azerbaycan’da değil, Türkistan’dan Sibirya’ya kadar Rusya’daki bütün Türk yurtlarında da büyük ilgi görüyordu. Gazetenin bu kadar ilgi görmesinden rahatsız olan Çar rejimi, 29 Eylül 1877 yılında gazeteyi kapattı. Toplamda 56 sayı yayınlanan gazetede Necef Bey Vezirov, Mirze Fatali Ahundov, Seyid Azim Şirvani, Esger Ağa Gorani ve Mehmet Tağı Şivani gibi büyük Türk aydınlarının ve ceditçilerin yazıları yayımlanıyordu.
Gazete kapansa da kendisinden sonra gelenler için bir ışık oldu. Bu tarihten sonra peş peşe Azerbaycan millî gazeteleri yayınlanmaya başladı.
Ömrünün sonuna kadar mücadelesini sürdüren Hasan Bey Zerdabi, 28 Kasım 1907 yılında Bakü’de vefat etti.
Evet, Hasan Bey Zerdabi’nin kurduğu gazetenin adı “Ekinci”ydi. Hasan Bey Azerbaycan’da bir tohum ekmişti. Bu tohum yeşerdi ve vefatından 11 yıl sonra bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti kuruldu. Daha sonra yeşeren bu fidanlar köklü çınarlara dönüştü ve 1991 yılında ikinci kez Azerbaycan Devleti’nin bağımsızlığı ilan edildi. Azerbaycan Devleti var oldukça o tohumu eken Hasan Bey Zerdabi’nin ismi unutulmayacaktır.