Azerbaycan millî müziği denilince ilk akla gelen hiç şüphesiz muğamdır. Muğam denilince de akla gelen eserlerden biri “Karabağ Şikestesi”dir. Karabağ Şikestesinin içinde neredeyse bütün Azerbaycan Türkünün ezbere bildiği bir bayatı (hoyrat) dikkat çeker:
Ezizinem Karabağ
Şeki, Şirvan Karabağ
Alem cennete dönse
Yaddan çıkmaz (unutulmaz) Karabağ
Bu dörtlüğü her dinlediğimde burada gizli bir anlam olduğunu hissederdim. Yani bu sözler gelişigüzel seçilmemiştir. Araştırma yaparken bununla ilgili genellikle farklı hikâyelerle karşılaşırdım; güya Karabağ hanının kızının aşk hikâyesi ve Karabağ özlemi üzerine söylendiği iddia edilirdi. Fakat milletimi tanıdığım için bunun böyle olmadığını hissediyordum.
Geçtiğimiz günlerde tam da bununla ilgili bir yazıya rastladım. Aradığım cevap oradaydı. Evet, bu dörtlük bir han kızının özlemi değil, Türk toprağı olan Karabağ’ın Türksüzleştirilme planına karşı bir millî haykırıştı. Azerbaycan aydınları bu tehlikeyi görmüş, halkı uyarmak için en etkili yol olarak halkın diline ve gönlüne yerleşmiş bayatı ve muğamı kullanmayı tercih etmişlerdi.
Bahsi geçen yazıda anlatıldığına göre bu bayatı, büyük bir ihtimalle 1805 yılında Karabağ Hanlığı ile Rusya arasında imzalanan ve Karabağ Hanlığının Rusya’nın yasallığını kabul etmek zorunda kaldığı Kürekçay Anlaşması’na bir göndermedir. Bayatıda geçen “Şeki, Şirvan, Karabağ” ifadeleri de Rusların sırasıyla 1801’de Şeki Hanlığını, 1804’te Şirvan Hanlığını ve 1805’teki Karabağ Hanlığını işgal etmelerine işarettir. Yani dörtlükteki sıralama hanlıkların işgal sırasıdır.
Rusların bölge üzerindeki gerçek niyetlerini fark eden Azerbaycan aydınları, bu gerçeği halka duyurmak için sözlü kültürün en güçlü unsurlarını kullanmışlardır. Azerbaycan edebiyatında, hatta Sovyetlerin son dönemlerinde bile Karabağ üzerine bu kadar şiir, eser ve türkü bulunması bile bu bilincin sürekli diri tutulduğunu gösterir.
Aradan tam 200 yıl geçmesine rağmen sonuç ortadadır: Azerbaycan Türkleri Karabağ’ı unutmadılar. Dünya değişti, şartlar değişti; fakat Azerbaycan Türklerinin gönlünde Karabağ yaddan çıkmadı. Karabağ işgal altındayken yapılan röportajlara bakıldığında bunu açıkça görebiliriz. Özellikle bayramlarda ve düğünlerde Azerbaycan Türklerinin son sözü şuydu: “İnşallah gelecek bayramı Karabağ’ımızda kutlayalım.”
Bunca baskı ve zulme rağmen 200 yıllık Karabağ mücadelesi, 5 yıl önce kesin Azerbaycan zaferiyle sonuçlandı. Bu zaferi sağlayanların bir kısmı Karabağ’ı hiç görmemişti ya işgalden sonra doğmuşlardı ya da Karabağlı bile değillerdi, ama sonuçta gözlerini kırpmadan Karabağ için şehadete yürüdüler. Çünkü Karabağ, Azerbaycan aydınları tarafından milletin benliğine ilmik ilmik işlenmişti.
Sonuç olarak, 27 Eylül 2020’de başlayan İkinci Karabağ Savaşı’nda Azerbaycan sadece ordusuyla değil, bütün milletiyle savaştı. Karabağ zaferi, ön cephede askerlerin; arka cephede ise milletin birlik olmasıyla kazanılmış topyekûn bir mücadele zaferidir. İşte bu yüzden, bizden 200 yıllık proje ve 6 yıllık katliamla koparılan topraklar 44 gün süren savaş sonunda geri alındı.
Bizden koparılan her bir vatan toprağının geri alınması dileğiyle… Zaferin kutlu olsun Azerbaycan.