Senan Kazımoğlu

Tüm yazıları
...

TARİHİN UNUTTUĞU ACI: KIRIM SÜRGÜNÜ

Senan Kazımoğlu

Karadeniz’in göz bebeği olan Kırım, yüzlerce yıl Türklere ana vatan olmuş ve Türkler bu topraklar üzerinde uzun süre hüküm sürmüştür. Ancak Kırım’ın makus talihi, Rusların serpilip büyümesiyle beraber Türklerin kara günlerinin de başlangıcı olmuştur. Zamanında Kırım Türklerinin kontrolü altında olan Ruslar, yavaş yavaş güçlenerek gözlerini Kırım’a dikmişlerdir.

Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında, 21 Temmuz 1774 yılında imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması’yla adadaki Osmanlı egemenliği son bulmuş ve Kırım’a, Rusya’nın kontrolünde göstermelik bir bağımsızlık verilmiştir. Aynı diğer Türkistan ve Azerbaycan hanlıklarında olduğu gibi, Ruslar zamanı gelince Kırım Hanlığı’nın bağımsızlığını tanımayarak Kırım’ı Rusya’ya ilhak etmişlerdir.

Bu tarihten sonra Ruslar, adadaki demografik yapıyı değiştirmeye başlamışlardır. Bölgedeki Türkler, ağır baskılar sonucunda adadan ayrılarak Osmanlı’ya sığınmak zorunda kalmışlardır. Bundan sonraki süreçte, adadaki Türklerin göçleri devam etmiştir. Ancak bu göçlerin en büyüğü, hiç şüphesiz 1853-1856 yılları arasında süren Osmanlı-Rus Savaşı sırasında yaşanmıştır. Bazı kaynaklara göre savaş sırasında yarım milyona yakın Kırım Türk’ü, adayı terk etmek zorunda kalmıştır.

Ancak Kırım Türklerinin çekeceği meşakkatler henüz sona ermemiştir. Çarlık Rusyası yıkıldıktan sonra oluşan boşluktan faydalanılarak adada bir Türk devleti kurulsa da Bolşeviklerin güçlenmesiyle bu devlet kaldırılmış ve Bolşevikler tarafından ilhak edilmiştir.

Kırım Türklerinin acısı, 2. Dünya Savaşı’yla birlikte daha da artmıştır. Önce adanın Almanlar tarafından işgal edilmesiyle yeniden ikinci sınıf vatandaş muamelesi gören Türkler, savaşın sonlarına doğru bölgenin Ruslar tarafından geri alınmasının ardından tarihin gördüğü en büyük sürgünlerden birine maruz kalmışlardır.

18 Mayıs 1944 tarihinde, Stalin’in emriyle, sözde “Almanlarla iş birliği” yaptıkları iftirasıyla adadaki tüm Türklerin Sibirya ve Türkistan bozkırlarına sürülmesi emredilmiştir. Adada gerçekten Almanlarla iş birliği yapan Rus ve gayri Türk unsurlara dokunulmazken, göstermelik birkaç mesele üzerinden tüm Türklerin suçlu ilan edilerek sürülmesi, bu kararın bir bahane olduğunu ortaya koymaktadır. Zira bu sürgünün perde arkasında Karadeniz çevresinden ve Türkiye’ye yakın bölgelerden tüm Türk ve Müslümanların temizlenmesi siyaseti yatmaktadır. Aynı tarihlerde, Kafkasya’daki Müslüman ve Türk halklar da benzer şekilde sürgün edilmişlerdir.

Rusların Kırım Türklerine olan nefretini ve zulmünü gösteren başka bir olay daha yaşanmıştır. Hayvan vagonlarına tıkış tıkış doldurulan halk trenlerle yola çıktıktan sonra, köylerde 150’den fazla kadın, yaşlı ve çocuğun unutulduğu fark edilmiştir. Bu kişiler bir tekneye doldurularak Karadeniz’e açılmış ve denizin ortasında tekne batırılarak canice katledilmişlerdir.

Bir ay süren sürgün yolculuğunda, binlerce kişi daha sürgün yerlerine ulaşamadan yolda hayatını kaybetmiştir. İş bununla da bitmemiş, sürgün yerlerine varıldığında Türkler “hain halk” ilan edilerek zulüm ve baskılara maruz kalmışlardır. İklime alışamayan binlerce Türk, çeşitli hastalıklar nedeniyle ilk bir yıl içerisinde hayatını kaybetmiştir.

Ancak yıllar sonra toparlanan Kırım Türkleri, vatanlarına dönmek için mücadele başlatmışlardır. Sürgün edilen diğer millet ve topluluklara geri dönüş izni verilmesine rağmen, Kırım ve Ahıska Türklerinin vatanlarına dönüşü yasaklanmıştır. Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu önderliğinde örgütlenen Kırım Türkleri, çeşitli gösteriler ve uzun mücadeleler sonucunda, yalancı vaatlere ve tüm baskılara rağmen nihayet Ukrayna kontrolündeki Kırım’a geri dönmeyi başarmışlardır.

Ancak yıllar sonra Kırım’ın üzerinde yeniden kara bulutlar toplanmaya başlamıştır. 2014 yılında Putin ile kabuk değiştiren yeni Rus İmparatorluğu, Kırım’a adeta kabus gibi çökmüştür. Kırım yeniden Rusya’ya bağlanmıştır. Bundan sonra, Kırım Türklerine karşı Rus baskısı ve zulmü yeniden başlamıştır. Şuan her ne kadar sesler çıkmasa da Kırım Türklerinin geleceği ciddi şekilde tehdit altındadır.

Biz Türk milletine ve Türk milliyetçilerine düşen görev; soydaşlarımıza yapılan bu zulümleri unutmamak ve kardeşlerimiz olan Kırım Türklerinin sesi olmaktır.

Rabbimiz bu yolda bizlere kuvvet nasip etsin. Âmin.