Son yazılarımı takip edenler, muhtemelen Azerbaycan konusunun üzerinde fazlasıyla durduğumu fark etmiştir. Türkiye’de bazı medya grupları tarafından Azerbaycan’a karşı başlatılan bir karalama kampanyasına şahit oluyoruz. Bu grupların niyeti, kardeşliğimize zarar vermek ve Karabağ Savaşı sonrasında daha da pekişen bağlarımızı fitne, yalan ve iftiralarla zedelemektir.
Elbette bir Azerbaycan Türkü ve Türk milliyetçiliği davasına gönül vermiş biri olarak bu meselelere kayıtsız kalmam mümkün değildir. Çünkü bahsi geçen çevreler, açıkça Türklüğün ve Türk milliyetçiliğinin karşıtı olarak karşımıza çıkmaktadır. Azerbaycan’a yönelik provokasyonlarının temelinde de yine Türk düşmanlığı yatmaktadır. Ancak artık bu çevreler öylesine açığa çıkmış durumdalar ki, yaptıkları her girişimde açık veriyor, eskisi gibi insanları kolayca kandıramıyorlar. Bu da onları sürekli hata yapmaya ve strateji değiştirmeye itiyor.
Bugün konuyla ilgili birkaç örnek vereceğim. Bunlardan ilki, şu anda da gündemde olan Eurovision meselesidir. Malum olduğu üzere başta İspanya olmak üzere beş Avrupa ülkesi, İsrail’in Eurovision’a katılması durumunda yarışmayı boykot edeceklerini açıkladılar. Bu mesele dünya gündemindeyken, yıllarca Eurovision’u lanetleyen bazı çevreler, bir anda bu yarışmayla ilgilenmeye ve Azerbaycan’a yönelik bir iftira kampanyası başlatmaya yöneldiler.
Türkiye’de özellikle muhafazakâr görünümlü bazı gruplar, İsrail’in çekilmesi durumunda Azerbaycan’ın da yarışmadan çekileceğini iddia ettiler. Ancak bu iddiayı destekleyen hiçbir somut kaynak gösteremediler. Çünkü Azerbaycan’ın böyle bir kararı yoktu.
Bu haberler yayılınca, yarışmanın Azerbaycan resmi sözcüsü Turab Teymurov şu açıklamayı yaptı: "Bizim katılımımız, hiçbir ülkenin yarışmaya katılıp katılmamasına bağlı değil."
Bu açıklama, atılan iftiralara doğrudan bir cevaptı.
Ancak olayın bir iftira kampanyası olduğu ortaya çıkınca bu gruplar taktik değiştirdi. Bu kez sosyal medyada milyonlarca takipçisi olan bir haber ajansı, Azerbaycan’ı boykota destek vermemekle suçladı. Delil olarak ise Azerbaycan sözcüsünün yukarıdaki açıklamasını gösterdiler.
Yani, Azerbaycan yarışmaya katılsa bir suç, katılmasa başka bir suç. Düşünün ki bu yılki Eurovision’a toplam 37 ülke katılmış. Boykot kararı alan 5 ülke var. İsrail ve Azerbaycan’ı da çıkardığınızda geriye 30 ülke kalıyor. Ancak bu çevreler 30 ülkeyi değil, sadece Azerbaycan’ı hedef alarak algı oluşturmaya çalışıyor. Bu durumda ne habercilikten ne de iyi niyetten söz edilebilir.
Yanlış anlaşılmasın, ben Eurovision’u destekleyen biri değilim. Aksine, bir Türk milliyetçisi ve Müslüman olarak bu yarışmaya karşıyım. Ancak yukarıda anlattığım üzere, burada asıl amaç üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek. Ben de bu nedenle konuyu bu şekilde açıklamak istedim.
Üstelik bu tür saldırılar, genellikle Azerbaycan’ın Filistin’le ilgili olumlu adımlar attığı dönemlerde ortaya çıkıyor. Bu kez de zamanlama yine şaşırtmadı. Nitekim Azerbaycan, kısa bir süre önce kendi üniversitelerini kazanan Gazzeli öğrencileri güvenli şekilde bölgeden tahliye ederek Bakü’ye getirdi. Aynı şekilde Birleşmiş Milletler’deki Filistin’le ilgili kritik bir oylamada da Filistin lehine oy kullandı.
Gelelim diğer bir örneğe. Son zamanlarda Avrupa ülkeleri, art arda Filistin’in bağımsızlığını tanıma kararı alıyor. Bu gelişmeler üzerine bazı çevreler yine Azerbaycan’ı hedef alarak, Azerbaycan’ın Filistin’i tanımadığını iddia ettiler. Oysa bu iddialara inananlar, küçük bir araştırma yapsalardı, Azerbaycan’ın Filistin’i, kendi bağımsızlığını kazandıktan sadece 6 ay sonra, 15 Nisan 1992 tarihinde tanıdığını görürlerdi.
Yani Azerbaycan, tam 32 yıldır Filistin’i resmen devlet olarak tanımaktadır. Üstelik Azerbaycan’ın Filistin’de, Filistin’in de Azerbaycan’da büyükelçiliği bulunmaktadır.
Sonuç olarak, sizlerden ricam; bu tür haber sitelerinin paylaşımlarına şüpheyle yaklaşmanız ve araştırmadan asla inanmamanızdır.